Kapaklı Gazetesi - Tüm dünyada görme kaybı nedenleri arasında ikinci sırada yer alan, sinsi ve ilerleyici bir hastalık olan Glokom (Göz Tansiyonu), günümüzde tüm dünyada 78 milyon insanın maruz kaldığı önemli bir göz hastalığıdır. 7 – 13 Mart Glokom (Göz tansiyonu) haftası sebebiyle Özel Optimed Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Necmi Tellioğlu hastalıkla ilgili detaylı bilgi verdi.

“40 YAŞIN ÜZERİNDE ORTALAM %3 ORANINDA GÖRÜLEN BİR HASTALIKTIR”

Glokom’un toplumda yaygın bulunan bir hastalık olduğunu söyleyen Op. Dr. Necmi Tellioğlu, “Yani yaygın derken genel olarak toplumda 40 yaşından sonra %1 ile başlayan oran ileri yaşa doğru %5’lere kadar yükseldiğin kastediyoruz. Glokom, 40 yaşın üzerindeki popülasyonda ortalama %2 ile %3 oranında görülen bir göz problemidir. Bu problemin en mühim tarafı sinsi oluşu ve kişilerin bu hastalığı kolay fark edememesidir.” dedi.

“OLUŞAN HASAR BİR DAHA DÜZELTİLEMİYOR”

Göz tansiyonunun tedavisi zor bir hastalık olduğunu söyleyen Doktor Tellioğlu, “Ancak Glokom’un en kötü yönlerinden biri Glokom sebebiyle gözde oluşan hasarın bir daha düzeltilemiyor olmasıdır. Bu durumu ağacın dallarının kuruması veya bir kablonun içindeki tellerinin bir kısmının devre dışı kalması ve artık aktive olmaması durumuna benzetebiliriz. Hasar kesinleştikten sonra bir daha gözde geri dönüş sağlanamıyor. Hastalıkta herhangi bir ağrı oluşmamaktadır. Hatta hastalığın ilk evrelerinde hastada görme bozukluğu vs. gibi problemler de gözükmüyor. Bu hastalık ancak kişinin 40 yaş sonrası yakın gözlük görme şikayetiyle yapılan gözlük muayenelerinde ortaya çıkıyor. Muayenelerde ölçüm esnasında eğer alıştığımız standart değerlerin üzerinde bir ölçüm varsa hastayı takibe alıyoruz. Zaten bizim kabul ettiğimiz standart ölçü gözün içindeki 15 mm cıva basıncıdır, bunun 20 mm’ye kadar olmasını kabul ediyoruz. 20-25 mm arası değerler için mutlaka izlenmeli; 25 mm sonrasının ise mutlaka tedavi edilmesi gerekir diyoruz. Eğer bir gözde 20 mm’nin üzerinde bir tansiyon var ve buna hiçbir müdahale yapılmıyorsa bu gözün sinirlerinde yavaş yavaş hasar oluşacak demektir ve bu hasarların ilk dönemleri de adeta hiçbir belirti göstermeden olacaktır.” ifadelerini kullandı.

NASIL TEDAVİ EDİLİYOR?

Hastalığın tedavi sürecine dair de bilgiler veren Doktor Tellioğlu, şu sözleri kullandı: “Görme sinirinde her gözün bir mm çapındaki görme siniri için 1 milyon adet lif mevcuttur. Eğer bunların %10 veya %20’si hasar görürse kişi bunu hissetmeyebilir. Ancak %20’nin üzerine çıkan hasarlarda kişinin görme kalitesinde değişiklikler oluşmaya başlar. Fakat farklı olarak bazı durumlarda %50’nin üzerindeki hasarlarda bile kişinin herhangi bir görme şikayetinin olmadığını gözlemleyebiliyoruz. Gecikilirse gözdeki hasarlar onarılamayacağı için yapılacak tedavinin etkinliği de oldukça güçleşiyor. Ama gecikmeden tedbirler alınırsa öncelikle damla tedavileri ile göz tansiyonu düşürülebiliyor. Mutlaka bu düşüşün devamlılığını da izlemek gerekiyor. Eğer damlalara rağmen bir iyileşme sağlanmıyorsa (bazen bir, bazen iki bazen de üç çeşit damla ile) nadiren tablet tedavileri ile bu denge sağlanmaya çalışılıyor. Sağlanmadığı noktada göz tansiyonu düşürücü ameliyatlar uygulamaya başlıyoruz. İlaçla tedavi hala istediğimiz gözdeki basınç dengesini oluşturamıyorsa göz tansiyonu düşürücü dediğimiz ve bugün en çok kullandığımız ve trabekülektomi diye adlandırdığımız tedavi yöntemlerimiz de mevcuttur. İlaçların etki etmediği durumlarda bu operasyonu uyguluyoruz. Bu yöntem göz tansiyonu düşürme konusunda oldukça etkili bir yöntemdir.”

"ÇARESİZ BİR HASTALIK DEĞİLDİR"

Glokom’un erken tedavisinde güzel sonuçlar alındığını söyleyen Doktor Tellioğlu, “Aslında geç kalmamak kaydıyla göz tansiyonunda göz kaybı yok edilebilecek bir seviyede bir hastalık kabul edilebilirken fark edilmedeki gecikmelerden dolayı hala görme kayıplarının önemli nedenlerinden biri olarak durmaktadır. Halk arasında karasu adıyla da tabir edilen bu hastalık aslında çaresiz bir hastalık değildir, yeter ki zamanında görme siniri liflerinde hasar oluşmadan veya hasarların henüz başlangıç evresindeyken olaya müdahale edilmesiyle mümkün olur. Bunun da yöntemi şudur; kişi 40 yaşla birlikte zaten normal bir yakın görme güçlüğü yaşamaya başlayacaktır fakat yine de bir göz muayenesi yaptırmalıdır. Göz muayenesi esnasında mutlaka göz tansiyonu ölçülmelidir ve hekimlerin büyük çoğunluğu bu noktaya oldukça önem verirler. Bu ölçümlerde normal bulunan göz değerleri için problem yoktur. Göz tansiyonu günlük değişen bir hastalık değildir. Yani bu ölçümler 1-2 yıl kadar geçerlidir. Kişi ölçüm değerlerine 1-2 yıl süreyle güvenebilir. Belirtilen 1-2 yıl aralıklar zaten kişin gözlük ihtiyacını da gözden geçireceği için tekrarlanacaktır. Kişinin rutin yıllık ya da 2 yılda bir yaptırdığı gözlük muayeneleri esnasında yapılan ölçümler bu iş için yeterlidir. Fakat sınırdaki vakalar göz hekimleri tarafından daha sık aralıklarla ölçümlere çağırılır. Bu ölçümlere göre bir işlem yapılır. Bu hastalığın bir başka nazik tarafı da şudur; çok sinsi ve yavaş seyrettiği ve çok hafif bir yükseklik söz konusu olduğu için hekimin de gözünden kaçacak durumlar olabiliyor. Hekim muayene esnasında belirgin bir hasar göremiyor ve hastanın herhangi bir görme şikayeti bulunmuyor. Bunun için de iki tane hassas teknik bulunuyor; biri bilgisayarlı görme alanı dediğimiz bir tekniktir. Diğeri de Glokom OCT dediğimiz bir tekniktir. Bunlarla gözün lif hasarlarını belirleyebiliyor ve bunları matematik olarak döküm haline getirebiliyoruz ve de bu dökümleri 6 aylık ve yıllık olarak karşılaştırabiliyoruz. Yani çok minik gözden kaçabilecek çok küçük değer kayıpları bile bu yöntemlerle objektif olarak yakalanabiliyor. Kişileri yılda bir ya da iki defa bu tetkiklere tabi tutarak olayın yerinde saydığını, geri gidiş olup olmadığını; eğer geri gidiş varsa ilaç tedavilerinin yetersizliğini ön planda tutarak gerekiyorsa cerrahi müdahaleye kaymak gerektiğini bu yöntemlerin desteğiyle de kararlaştırabiliyoruz. Yeter ki kişiler bu hastalıktan şüphelendikleri anda bu konunun üzerinde durmaya devam etsinler. Olay ümitsiz bir vaka değil, olay gözden kaçan ve gözden kaçtığı için geç fark edilen ve de geç fark edildiği için de gözde oluşan hasarın geri dönmemesine bağlı olarak önemli bir vakadır. Ama bu kavramlar Glokom hastalığının çaresiz olduğu düşüncesini de insanlarda oluşturmamalıdır.” diyerek açıklamasını noktaladı.