TÜRK-İŞ 6 Ağustos’ta gerçekleştirdiği Başkanlar Kurulu’nda, işçilerin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılara, enflasyona, hayat pahalılığına ve vergi sisteminde yaşanan adaletsizliğe dikkat çekmek ve kamuoyunun gündemine taşımak adına bir dizi eylem planı kararı almıştı. Bu eylemler kapsamında 26 Ağustos’ta Çerkezköy’de “Zordayız Geçinemiyoruz” sloganı ile bir miting düzenlendi.
“BAŞKANLARIMLA BERABER HUZURUNUZDAYIM”
Mitingde konuşan Türk-İş Genel Başkanı Ergun Atalay, “1 milyon 400 bin üyemiz adına hepinizi Çerkezköy’de saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum. 9 Temmuz'da Ankara'da üç konfederasyonla beraber ortak toplantı yaptık. Akabinde son bir ay içerisinde Türkiye'nin yedi bölgesinde bir milyon dört yüz tane sendika üyemiz ile yol haritası çizdik. Akabinde seksen bir ilde bütün illerde işçilerle beraber işçilerin emeklilerin sıkıntılarını, problemlerini ülke gündemine taşıdık. Akabinde dedik ki ilk mitingi Trakya'da yapıyoruz. Bugün Türk iş yönetimi arkamda duran başkanlar kurulu şube başkanlarıyla beraber huzurlarınızdayım. Haftaya Salı günü Zonguldak'tayız. Emeğin başkentindeyiz. Ekim ayının sonunda meclis açıldıktan sonra 2025 yılı bütçesi görüşülmeden evvel Türkiye'nin en büyük mitingini Ankara'da yapacağız.
“BU KURUM 73 YILDIR TÜRKİYE’DE”
Değerli arkadaşlarım biz büyük bir aileyiz. Bu kurum 73 yıldır Türkiye'de. Bu kurumun 1 milyon 400 bin üyesi var. Toplam dört milyon bir aileyi temsil ediyor. Zaman zaman sıkıntılarımız oluyor mu? Her gün oluyor, her an oluyor. Örgütlendiğin zaman işten atılıyor. Belediye değiştiği zaman işten atılıyor. Özel sektör üç kuruş para vermekte imtihan ediyor.
“PROBLEMLERİ ÜLKE GÜNDEMİNE TAŞIYORUZ”
Değerli arkadaşlarım biz işçiler Ocak ayındaki aldığımız maaşı Nisan ayında almıyoruz. Nisan ayında aldığımız maaşı Haziran ayında almıyoruz. Temmuz'da aldığımız maaşı Aralık ayında almıyoruz. Öyle bir kötü vergi düzenlemesi var ki bunu kabul etmek bunla ilgili olumlu bir görüş bildirmek mümkündür. Her meselede, staj mağdurlarında, çıraklıkta, emeklilikte ne problem varsa ülke gündemine buradaki arkadaşlarla beraber sizlerle beraber taşıma gayret sarf ediyoruz. Zaman geliyor miting yapıyoruz. Zaman geliyor eylem yapıyoruz. Zaman geliyor işi durduruyoruz. Biz bu ülkede yasama, yargı, yürütme değiliz. Biz bu ülkede sivil toplum örgütüyüz. İşçinin kadının, çocuğun sıkıntılarını, problemlerini ülke gündemine taşıyoruz.
“ÖRGÜTLENMEDEN KORKMAYIN”
Meclis’te 600 vekil var. Biz bu ülkede işçi, işsiz, çiftçi, emekli, biz bu ülkenin yüzü altmış beşiyiz. Sağdan say, soldan say, mecliste tulum giymiş, işçi kökenli beş tane arkadaşımızı göremezsiniz. Tulum giymemişsen sabah beşte kalkmamışsan işçinin meselesini zor anlatırsın. Çiftçilik yapmadıysan çiftçinin meselesini zor anlatırsın. Ben burada oradaki 600 tane kıymetli kardeşimi sıkıntıya sokayım diye konuşmuyorum. Ülkenin bir gerçeğini anlatıyorum. Bir grup toplantısında genel başkanlarımız bir tanesi çıkıp desin ki örgütlenin. Evvela kendi işverenlerine sorasın. Desin ki örgütlenmeden ürkmeyin. Örgütlenmeden korkmayın. Ama maalesef bugüne kadar bu yüksek sesle duyma imkanı bulmadık. Bir an evvel o sese işçilerin ihtiyacı var. Bizim ihtiyacımız var. Sizin ihtiyacınız var. Meclise yoksanız inanın Türkiye'de çok az sesiniz çıkıyor. Bu alandan dertlerimizi sıkıntılarımızı ülkeye yönetenlere meclise anlatmak mecburiyetindeyiz.
“24 SAAT BU TOPLUMUN ÖNÜNDEYİM”
Zaman zaman bu arkamda bulunan arkadaşlar ben dahil olmak üzere hayatımın her noktasında ben işyeri temsilciliği, işçilik, denetim kurulu üyeliği, yönetim kurulu üyeliği, mali sekreterlik yaptım. Türk-İş 73 yıllık bir kurumdur. O kurumunda 450 delegesi vardır. Bundan yedi ay önce üyelerin yüzde 94’ün oyunu alan bir kişi olarak kürsüden sesleniyorum. İşverenler ile sermaye ile mücadele edersin. Siyasetiyle mücadele edersin. Ama evin içinden bir avuç kardeşimiz evini taşlamaya kalkarsa inanın ayıp ediyor. Ayıp ediyor, günah işliyor. Seçtiğimiz adamın başında sonuna kadar durmak mecburiyettesiniz. Durmazsanız sizi parça parça ederler. Sizi bu ülkede nefret alamayacak duruma getirdiler. Aynı tabloyu yarım asırda yaşıyoruz. Aynı tabloyu. Çünkü belli kurumlar sermayenin emperyalistlerin kontrolünde. Diyorlar ki işçileri, sendikaları, sendikacıları itibarsızlaştırın. Sıkıntıya sokun. Ben bu milletin önündeyim. Ailem var, kardeşlerim var, çoluk çocuğum var. Televizyonlar var. Hepinizin elinde telefon var. Bir yerde yatıyorum. Bir yerde yiyorum. Bir yerde içiyorum. Yirmi dört saat bu toplumun önündeyim.
“BUNLAR TATİL YAPMAYA GELMEDİ”
Çuvalım boş, nokta kadar bir şey yakalasalar sizi de beni de sokağa çıkartmazlar. Haberiniz olsun. Bu ülkede emekliler 12 bin TL’ye çalışmaya mecbur ediyorlar. Asgari ücretliler 17 bin TL’ye çalışmaya mecbur ediyorlar. Bu bölge sanayinin kalbidir. Bu bölgede Trakya'da, Kırklareli’nde, Tekirdağ'da en az bu bölgenin insanı kadar ekmek yemek için, ekmek sahibi olmak için, aşı için, işi için bu bölgeye gelen kardeşlerimiz var. Bunlar buraya tatil yapmaya gelmediler. Bunlar buraya ekmek parası kazanmak için geldiler. Onun için bu bölgedeyiz. Onun için bu alandayız.
“İNSANLAR GEÇİNMEKTE ZORLANIYOR”
Bu alandan Türkiye'yi yönetenlere sesleniyorum. Diyorum ki taleplerimize kulak verin. Kamu asgari ücret seviyesine düştü. Bu ne zaman oldu? Bir buçuk senede oldu. 1994 krizini hatırlıyorum. 2001 krizini hatırlıyorum. 2008 krizini hatırlıyorum. Ben de siz de böyle bir tablo görmedim. Dün aldığımızı bugün alamıyoruz. Bugün aldığımızı yarın alamıyoruz. Öyle bir noktadayız ki insanlar geçinmekte zorlanıyor. Sloganımız şu. Zordayız, geçinemiyoruz. Ülkede her gün 6 işçi iş kazalarında hayatını kaybediyor. Biz bu alanlarda rahat miting yapalım diye bir o kadar da güvenlik gücü görevlisi bu ülke için can veriyor. Bu ülkede tankın önünde yatanlar da var. Tankı alkışlayanlar da var. Bu ülkede terörle ilgili arasına mesafe koymayanlar var. Terörle ilgili can verenler de var. Bu alanda bulunan bizler bu ülke yoksa sendika yok, parti yok, dernek yok, oda yok.
“TAŞERONLARDA ÇALIŞANLAR HABER BEKLİYOR”
Trakya'dayız, yanı başımızda Yunanistan sığınak yapıyor. Birçok ülke, bizim ülkemize düşmanlık yapıyor. 10 aydı katil İsrail Filistin'de çocukları, bebekleri, kadınları, gazetecileri, işçileri, sendikacıları katlediyor. Eğer biz fırsat verirsek en yakın zamanda bu oyunları bizim ülkemize de yaparlar. Onun için hangi partiye oy veriyorsanız verin. Nasıl düşünüyorsanız düşünün. Hepimizin Türkiye Cumhuriyeti'nden yana olma mecburiyeti var. Bu bayraktan yana olma mecburiyeti var. Bunların yanı sıra taşeronlarda çalışanlar haber bekliyor.
“NE İSTİYORSUNUZ”
Ülkeyi yönetenler dedi ki taşeronları kadroya geçireceğim. Staj mağdurları çıraklık mağdurları haber bekliyor. Dediler ki problemimizi çözeceğim. Sene başıyla, sene ortasında ve sene sonunda farklı maaş alıyor işçiler. Eylül ayında işçiye 24.70’lik farkı vermek zorunda. Bu bile yetmiyor. Değerli işçi arkadaşlarım Ocak 2025’te sözleşmeler başlıyor. Bu sendikalar size gelip soracaklar. Ne istiyorsunuz? Siz bir karar almadan hiçbir sözleşmenin altına bir tane sendikacı imza atmayacak. Atamaz, atmayacak haberiniz olsun. Ona göre Ocak ayında Mart ayındaki sözleşmeleri dikkatle takip edin. Bekleyen sorunlarımız Meclis tarafından makul bir şekilde çözülmesi lazımdır
“ÜÇ YÜZ TANE YANGIN OLDU”
Değerli arkadaşlarım son bir haftada üç yüz tane yangın oldu. Özellikle bu yangınlarda emeği olan işçilere mühendislere uçağı kullananlara, itfaiyecilere sizin adınıza teşekkür ediyorum. O yangında olağanüstü gayret sarf ettiler. Emek sarf ettiler. Değerli arkadaşlarım özellikle işçiler örgütlendiği zaman kapının önüne konuluyor. Belediye başkanı değişiyor, kapının önüne koyuyorlar.
“ATTIĞINIZ İŞÇİLERİ GERİ ALIN”
Ben işten çıkartılan tüm işçilerin yanındayım. Buradan çıkınca Çatalca’da işten çıkartılan Polenez Süt işçilerinin yanına gidip destek olacağım. Burada 140 kardeşimi işten çıkardılar. Biz yabancı sermayeye karşı değiliz ama bu firma yurt dışında tüm kurallara uyuyor, bize gelince farklı davranıyor. Bunlara birilerinin dur demesi lazım. Onun için bu alandan bir daha sesleniyorum. Oradaki işverenlere, belediyelere özellikle işler altından işlerle ilgili. Bir an evvel attığınız işçileri geri alın. Türk İş olarak bunun hesabını soracağız. Bizler işçiler olarak insan onuruna yaraşır bir yaşam talep ediyoruz. Han istemiyoruz, hamam istemiyoruz, yat istemiyoruz, kat istemiyoruz. Diyoruz ki nefes alacak kadar bize imkan verin.
“ALANDA OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Türk iş olarak işçinin, emeklinin insana yakışık koşullarda hayatı olsun diye mücadele ediyoruz. Çalışanın emeklinin hakkını arıyoruz. Sokaktaki enflasyonu en iyi biz biliyoruz. TÜİK’in açıkladığı rakamlara inanmıyoruz. Değerli kardeşlerim üyelerimiz başta olmak üzere tüm emekçilerin taleplerini ülkenin her yerinde her noktasında dile getirmeye devam ediyoruz. Emeğimizin karşılığını gelirimizin enflasyon verilerine göre kurban edilmemesi için gayret sarf ediyoruz. Buradan bir kez daha belirtiyorum. Türk İş’in bu alandaki işlerin taleplerini bir an evvel yerine getirin. Yerine getirene kadar, duyana kadar Türk İş, sendikalar, emekçiler alanda olmaya devam edeceğiz.
“BİZ EMNATÇİYİZ”
Değerli kardeşlerim, hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, adaletsiz vergi sistemi, işsizlik, kayıt dışı sistem, güvencesiz çalışma sorunların altında ezilmemek için bu alanlarda olmaya devam edeceğiz. Bozulan ekonominin bedelini biz ödeyemeyeceğiz. Değerli arkadaşlarım, KİT’lerde, kamuda, nerede sorun varsa Türk İş orada olmaya devam edecektir. Örgütlenme önündeki engelleri aşmak için beraber mücadele edeceğiz. Türk İş sizin eviniz. Biz emanetçiyiz. Siz bizim arkamızda kapı gibi durursanız biz nefes alırız. Ama kapı gibi durmazsanız evinizi taşlarsanız üç beş arkadaşa fırsat verirseniz onları bu sorunları aşamazsınız. Bu ev, bu ev, bu çatı, işçinin çatısı. İşçinin evi. İçinin bize nerede ihtiyacı varsa biz oradayız. Hepinizi Allah'a emanet ediyorum. Saygılar sunuyorum” dedi.
Konuşmaların ardından Atalay sahneden inerek üyelere kırmızı karanfil dağıttı.