Merhaba Sevgili Okur,
Malumunuz olduğu üzere son köşe yazımda “Siyaset Hiç Bu Kadar Kirlenmemişti!” başlığıyla günümüzde siyasetin geldiği noktaya değinmiştim. Bu köşe yazımda ise günümüz siyasetçilerinin hiç koltuktan kalkmayacakmış gibi hareket etmelerine ve yapmış oldukları yanlışlara değineceğim.
7 yıldır bu meslekteyim. Bu süre içerisinde çok sayıda siyasetçi görev aldı, görevden alındı, koltuk devretti. Bunlardan birçoğu koltuğa oturur oturmaz sanki hiç koltuktan kalkmayacakmış gibi astığı astık kestiği kestik bir yönetim tarzı sergiledi. Oturduğu koltuğa güç vermek yerine koltuktan güç alan bu kişiler, hakkı, hakikati ve davayı unuttu. İnsanlara zulmetmeye, eziyet çektirmeye başladılar. Güce taptılar, güçlüye biat ettiler. Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyemediler. Koltuklarına talip gördükleri herkesi yıldırıp partilerden uzaklaştırdılar.
Ve gün geldi, onlara o koltuğu bahşeden siyasi irade çok güvendikleri altlarındaki o koltuğu aldı.
İktidar ve makamlarından aldıkları güçle hakkı, hakikatı unutan ve bir gün elbet siyaset çöplüğünde unutulacak olanlara Derviş ve Hükümdarın şu ibretlik hikayesini hatırlatmak istiyorum.
Bir derviş çöl kenarında oturmuş tefekkür ederken, yanından hükümdar geçti. Bu dünyanın endişe ve dertlerinden kurtulmuş olan derviş, ne kafasını kaldırdı, ne de ilgi gösterdi.
İktidarından müthiş gurur duyan hükümdar onun bu ilgisizliği karşısında öfkeden deliye döndü ve “Yamalı cübbeleriyle bu dervişler hayvanlardan farksız” dedi.
Hükümdarın veziri dervişin yanına gelip onu sorguya çekmeye başladı: “Dünyanın büyük sultanı yanından geçti ve sen ne ayağa kalktın ne de önünde eğildin. Bu küstahlığın sebebi nedir?”
Derviş cevap verdi:
“Sultanınıza söyleyin, ondan mükafat bekleyenlerin önünde eğilmesini beklesin.
Ona söyleyin, idareciler halklarını korumak için vardır. İnsanlar idarecilere itaat etsin diye yaratılmamıştır. İdareci, fakir-fukaranın bekçisidir.
Koyunlar çoban için var edilmemiştir, bilakis çoban koyunlara hizmet etmek için vardır. Çevrenize bir bakın.
Bir kişi dertsiz-tasasız safa sürerken, diğerleri sıkıntıyla geçinmeye çalışıyor. Bir gün gelecek, aptalca düşüncelerle dolu beyinler toprakta çürüyüp gidecek.
Kaderin karşı koyulmaz hükmü beyan edildiğinde, ortada ne efendi kalacak, ne de köle.
Kabirleri açın da un ufak olmuş kemiklere bakın bakalım. Sonra da bana hangisinin zengine, hangisinin fakire ait olduğunu söyleyin.”
Hükümdar, dervişin bu sözlerini duyunca derinden etkilendi, utandı. Dervişe sordu:
“Ey derviş, dile benden ne dilersen!”
“Beni bir daha rahatsız etmemeni istiyorum.”
“Peki ama, ne olur bana bir nasihatta bulun.”
“Servet senin elindeyken dikkat et. Çok geç olmadan şu hakikati anla:
Servet ve saltanat kimsede kalmaz, elden ele dolaşır, bir kuş gibi daldan dala konar.”