Dereler doğal hayatta geçtiği her bölgeye hayat veren canlıların yaşam kaynağıdır. Hayvanlar, insanlar, toprak, doğa derelerden akan suyla beslenir, hayat bulur. Sanayileşme kimyasal gübreler arıtmadan verilen sular dereleri kirletti, önce balık çeşitleri sonra balıkların tamamı öldü. Sonuç ise kimyasal akan zehir saçan insanları hayvanları bitkileri çevresini zehirleyen büyük tehlike halini aldı. İnsanoğlu kendi menfaatleri için doğayı kirletti ve on binlerce yıllık dereler ya akmaz oldu, ya da kimyasal kirli zehirli su akıtarak etrafını zehirler oldu.

Çerkezköy’den başlayıp Çorlu’dan devam eden haritada Çorlu çayı adı verilen dere ise kimyasal suyun en yoğun aktığı yer olarak biliniyor. Veliköy, Velimeşe bölgesinden arabayla yada yaya olarak geçerken ağır bir koku insanları rahatsız ediyor. Doğa adeta isyan ediyor, bu isyanı kokusuyla dile getiriyor.

Yıllardır fabrikaların arıtma tesislerinin olduğunu duyarım. Bu tesislerin  yapıldığını hatta çalışmayanlara ceza verildiğini duyarız ama nafile, devletimiz arıtma tesisleri yaptı çalışıyor ama yine fayda yok.  Demek ki yetersiz ya da komşular pazarda görsün anlayışı ile yapılmış gibi öyle bir izlenim bende uyanıyor.

Başka ülkeler bu sorunu nasıl çözdüyse araştırılıp ona göre güçlü büyük arıtma tesisleri yada başka yöntemlerle sorunu çözmektir. Bu suyu HES(Hidro elektrik santrali) yaparak değerlendirmekte oldukça mantıklıdır. Hem elektrikten elde edilen para ile arıtma tesisinin giderleri karşılanır hem de artan para ile devlet ekonomisine katkı sağlanır. Yine bu derenin içindeki maddeler ayrıştırılıp geri kazanılabilir. Ülke ekonomisine bu şekilde de katkı sağlanabilir.

Yanlış hatırlamıyorsam Rahmetlik Savaş Ay, bu konuyu yıllar önce özel bir program yapıp gündeme getirmişti, on yıllar geçti hala aynı sorun var ve büyüyerek devam ediyor.

Çerkezköy, Çorlu, Kapaklı  ve derenin birleştiği Ergene nehri civarındaki insanlar bu çevre kirliliğinden Astım Bronşit ve benzeri hastalıklara yakalanarak etkileniyorlar. Bu sorunun acilen çözülmesi gerekmektedir