Tanrı’nın insanlık alemine iki güzel hediyesi..
İki güzel insan..
İkisi de Mustafa..
Birincisi, Hz. Muhammed Mustafa(s.a.v.)
Cehaletin, yoldan çıkmışlığın, adaletsizliğin, vahşetin, zulmün, sapkınlığın, insan onurunun ayaklar altına alınmışlığın, tanrı tanımazlığın ayyuka çıktığı bir dönemde; gencecik yaşında, çıkıyor, zalimlere karşı mazlumlara siper oluyor, hakkı ve Hakk’ı anlatıyor, adaleti, eşitliği öğütlüyor, unutanlara Tanrı’yı ve bu dünyanın ötesini hatırlatıyor..
İnsan olmanın gereklerini, kul hakkını, haramı, helali, dünya nimetlerinin ortak paylaşımını, kadın, çocuk, hayvan haklarını teslim ediyor, doğa ve çevre duyarlılıklarını işaretliyor..
Burada, bazı cümleler bazılarına yabancı gelecektir, bazıları tarafından, bazı söylemler yadırganacaktır..
Çünkü, İslamiyet ve Müslümanlık anlatılırken hiç birisinden bahsedilmedi..
Peygamber Efendimizin hayatı, cilt cilt yazılırken, bu durumlardan bahsedilmedi..
Efendimizin hayatından bahsedilirken, öğütlerinden, mesajlarından, insanlığa vermek istediklerinden fazla, maceraları anlatıldı, ezberletildi..
Uhud, dediler, Hendek, dediler, Hicret, dediler, Miraç, dediler..
Sevgi, saygı, hoşgörü, demediler, barış, demediler, eşitlik, adalet, kul hakkı, paylaşım, demediler..
Veyahut da, bu pencereden bakan, böyle algılayan olmadı..
Velhasıl, iki güzel Mustafa’dan ilki, insanlık alemine ışık saçtı, yol gösterdi, kolaylık gösterdi..
Kitlesi oldu, inananları çoğaldı, itaat edenleri, saygı gösterenleri, yoluna baş koyacak derecede bağlananları oldu..
Bu kalabalık üzerinden, kendi menfaatine çıkarımlar yapmadı, kendine inananları istismar etmedi, bağlılarını köleleştirmedi, kendini bir tapınak haline getirmedi, sevap dağıtmadı, cennetten yer satmadı, mal, mülk edinmedi..
O, sadece insanlığa yol gösterdi..
Üstelikte, kendinden feda ederek yaptı bunu..
Ve, genç yaşında, bir hırka, bir post ile hayata gözlerini yumdu..
İkincisi; Mustafa Kemal Atatürk..
Yurdumuzun işgale uğradığı, topraklarımızda düşman postallarının gezindiği, emperyalizmin insanlarımızı ve dolayısıyla geniş bir coğrafyayı köleleştirmeye başladığı, esaretle karşı karşıya olduğumuz, ezanımızın dindirilmeye, bayrağımızın indirilmeye çalışıldığı, bir milletin tarihten silinmeyle yüz yüze geldiği bir anda, çıktı, savaştı, mücadele etti, ihanetlerle karşı karıya geldi, satıldı, ölüm fermanı çıkartıldı, yılmadı, pes etmedi, imanla, inançla, yurdunu, milletini, devletini küllerinden, yeniden var ederek, tarihe kocaman bir yeni sayfa açtı..
İnkilapları, devrimleri, ilkeleriyle sadece ülkesine değil, bir çok ülkeye, devlet adamına, siyasetçilere de rol modeli olarak, özgürlük, hürriyet, insanca yaşam, Hakk’a uygun, bir çığır da açmış oldu..
Yeni bir devlet kurmuş, o anda tek lider, koskoca bir ülke, ama her yanı boş, sahipsiz..
İstese, istediği en güzel yerleri, en verimli arazileri kendi adına çevirebilir, istediği ticaret ağını kurabilir ve kendi menfaatine işletebilir, istese kendisine şehir kurar..
Hiçbir yolsuzluk yapmadı, kendisine bir dirhem almadı, milletine dağıttı, köysüzlere köy verdi, toprak verdi, fabrikalar kurdu, istihdamlar sağladı..
Cehaletle körleşmiş insanlarını aydınlatma seferberliği başlattı, insanının aydınlanmasından korkmadı, çekinmedi..
O’ da genç yaşında, malsız, mülksüz bir şekilde bu dünyaya gözlerini yumdu..
Ne mutlu bize ki; iki Mustafa’da bizim..
Birincisinin, dün doğum yıldönümüydü, yarında, ikincisinin ölüm yıldönümü..
İki Mustafa’yı da gerektiği gibi anlayıp, sahiplendiğimizde, bu ülkede çok şey değişecek..
İyi bir konuya değindiğimi düşünüyorum..
Lakin, bizim hitap ettiğimiz kesimin büyük bir bölümü, böyle, içerisinde sevgi, saygı, hoşgörü, barış, insan hakları, kadın hakları, hak, hukuk gibi kavramların geçtiği yazıları pek beğenmez, sonuna kadar okumaz, okusa da, aklında kalmaz..
Bu kitleye ille de, siyasete ve gerginliğe, hatta şiddete, nefrete değinen, ve hatta dedikoduya dokunan bir şeyler lazımdır..
E, bu durumda ne yapmak lazım?
Bizim Mustafa’yı eklersek, ilgiyi çeker, alakayı görürüz..
Yaklaşık bir yıldır, Kapaklı olarak bizimde bir Mustafa’mız var artık..
Yukarıdaki, iki güzel Mustafa ile kıyaslamak elbette doğru değil, kendisi de eminim böyle bir durumdan imtina eder, ama denk geldi işte, bu da kendilerinin bir nevi şansıdır..
Sonuçta, bizim Mustafa’da şehr-i emindir..
Kendisinde bir emanet vardır..
Ve, yukarıdaki her iki Mustafa’yı rol model seçmiştir, diye düşünüyorum..
Seçmelidir de..
Lakin, henüz bir yılını doldurmamıştır, ve bugün hakkında vereceğimiz hiçbir not ve hüküm çokta yerinde olmaz..
Eğer ki, tam bir yılı dolduğunda, burada ve yahut herhangi bir yerde yazıyor olursak, Bizim Mustafa hakkında da uzunca bir yazı kaleme alacağım..
O vakte kadar gözetleyeceğiz..
Zaten, hepimiz gözetlenmiyor muyuz?