İttifak, ihtilafın zıddıdır. İhtilaf denen mefhum bed ve beis olduğuna göre, ittifak herhâlde nice hayırların girizgâhıdır. “Ne oluyor bu adama, neden yazı üslubunu değiştirdi” demeyiniz. Bir bildiğim var elbette. İzaha devam…

İttifak birleşmedir; ama nasıl bir birleşme? İttifak; gönüllerin, hedeflerin, işlerin, niyetlerin, sözlerin birleşmesidir. Böyle bir birleşme hiç kötü olabilir mi? İhtilafise küslük, dargınlık, gerginlik, uzlaşmazlıktır.

Nasıl ki kişilerin ittifakı hoş, ihtilafı hüsran ise devletlerin dâhi ittifakı hoş, ihtilafı hüsrandır.

Şimdi Ak Parti-MHP ittifakına gelebiliriz, Türkiye-Rusya-Çin ittifakına da gelebiliriz. 

Ak Parti-MHP ittifakı, daha önce ortaya attığım “sağda birleşerek muhalefeti bertaraf etme” teorimi haklı çıkaran bir çözüm arayışıdır. Sağda birleşme, kim ne derse desin sağduyuda birleşme olacaktır. Zira şu hassas süreçte bıçak sırtı hadiseler yaşıyoruz. Etrafımız ateş çemberi. Her an yeni bir kaos, yeni bir kriz patlak verebiliyor. Her adımımızı doğru atmalı, her hamlemizi doğru yapmalıyız. Bu kadar hassas bir süreçte sırf muhalefet olsun diye gayrimillî bir duruş sergileyen, söylemlerinin kaynağı ABD ya da AB olan “cenah”, çok büyük bir problem olarak karşımızda duruyor.Bu problemle mücadele etme mecburiyetimiz var. Mesela terörün üstüne gidince sözde barış, insan hakları, demokrasi gibi çığırtkanlıklarla kendini meydanlara atan ya da abuk subuk bildiriler yayınlayan tipleri hiç tereddüt etmeden bucenaha dahil edebilirsiniz. Gayrimillî unsurlar esasen oldukça fazladır. Müslüman görünen, milliyetçi görünen, komünist görünen, ateist görünen, satanist görünen, Kemalist görünen, deist görünen ve sâir çeşitli kisveler altında arz-ı endam eden enteresan yığınlar var. Bunlar, sayıları az dahi olsa gürültü yapmayı çok iyi biliyorlar ve sanki yeryüzünün hakimi bunlarmış gibi ortalığı birbirine katabiliyorlar. Düşünsenize,Türkiye büyük bir savaşa girse bu cenah neler yapmaz ki! Allah muhafaza!

Ama iş, Allah muhafaza demekle bitmiyor, bitmemeli! İttifak etmek lazım. Dinini, vatanını, milletini, Devletini sevenler omuz omuza, gönül gönüle vermelidir. Aykırı seslerin yakıcı alevleri, doğruluk ve şecaat rüzgârları ile söndürülmeli, o alevlerin harlanmasına izin verilmemelidir. 

Türkiye-Rusya-Çin ittifakı ise bambaşka bir lüzum-u hâldir. Okyanus ötesinden gelen şeytani alevleri söndürebilecek tek güçtür. Bu noktada NATO mefhumunu dikkatle masaya yatırmak gerekir. NATO, her ne kadar Kuzey Atlantik İttifakı diye bilinse de elbette değildir! NATO, bir defa CIA ile aynı haçlı logoya sahip bir kuruluş olmakla ABD’nin emperyal planlarının bir aracı olduğunu göstermektedir. NATO, bir haçlı ordusudur. NATO, her fırsatta Türkiye aleyhine yıkıcı-bölücü faaliyetler göstererek ve müttefiklik hukukuna aykırı hareket ederek rezil bir konuma düşmüştür. Kıbrıs Barış Harekâtından Muavenet Vakasına, 4 Temmuz 2003 Çuval Vakasından Suriye’de teröristlere açıktan destek vermeye değin her defasında hainlik ve düşmanlık gördüğümüz bir teşkilat, nasıl “müttefik” kabul edilebilir? Hiçbir akıl izan sahibi şahsiyet NATO’dan, ABD’den veya AB’den olmazsa olmaz bir müttefik ya da süslü tabiriyle stratejik ortak diye bahsedemez. Hunharca gülerler adama!

Türkiye’nin uluslararası ittifakı, düşmanlarına karşı ortak hareket edebilme kabiliyetine sahip ve aşağı yukarı aynı kaderi paylaşan ülkelerle olabilir. Bunlar da maalesef belirli sayıdadır: Pakistan, Bosna-Hersek, Arnavutluk, Azerbaycan, Rusya, Çin ve hatta Kuzey Kore. İran’ı özellikle saymıyorum;İran’ı asla dost kabul edemeyiz, bunu bilmenizi isterim. İran, şimdi bile her ne kadar İsrail ve ABD ile sürtüşüyor görünse de onların derin müttefikidir.

Bir de isim verecek olursak; Türkiye’nin yeni ittifakına pekâlâ Avrasya İttifakı diyebiliriz. Olay, Şanghay İşbirliği Örgütünü aşmıştır. Zira şimdilerde konu, askeri işbirliği mertebesindedir ki bu da ittifakın en üst seviyesidir. 

Yeni ittifaklarımız hayırlı olsun diyorum. En ferah yoldan selamete erişmek dileğiyle…

Muhammed GÖMÜK

TAY-DER Başkanı

20/02/2018