“Güller, laleler, bütün çiçekler solar. Çelik ve demir kırılır ama sağlam arkadaşlık ne Solar ne de kırılır.” Mevlana
Ne güzel söylemiş Mevlana.
Pazar sabah dokuz sıralarıydı. Telefon çaldı. Arayan bir dostumdu.
-“Haydi iki günlüğüne bırak işi gücü, gel akşama bizim otelde mangal yapalım, itiraz kabul etmiyorum.” dedi.
İşim yoğun diye ne kadar dirensem de dostun hoş davetine kayıtsız kalamadım ve akşam soluğu Alanya’da aldım. Dostlarla yapılan her şey güzeldir kısa süreli bir sohbet bile dünyalara değerdir. Derken müthiş deniz ve orman havası eşliğinde sevgili dostum bana memleketi Hatay Kırıkhan’da geçen bir olayın kanına dokunduğunu anlatmaya başladı. Anlattıklarından ilgimi çeken çok önemli hususlar vardı. Bugünkü yazım da sevgili dostumun nazik daveti ve hoş sohbeti neticesinde şekillendi. Buradan ona sevgilerimi gönderiyorum…
Tarih: 19 Ocak 2012
Saat: Takribi 23:00-24:00 arası
Yer: Hatay semaları
Olay: İsrail savaş uçakları bir saati aşkın süre Türkiye toprakları üzerinde uçuş yaptığı hâlde müdahale ile görevli 182. Filonun buna göz yumması.
Olay anında Diyarbakır 2. Hava Kuvvetleri Komutanlığına bağlı Korgeneral V.A.’ya bağlı yer radarı “Yavuz”, Hatay semalarında düşman savaş uçakları tespit eder. Bu tespiti müteakip Adana İncirlik Üssünden 182. Filoya bağlı F-16 savaş uçaklarımız havalanır. Türk F-16’lar, kısa süre sonra İsrail F-15’lerini radarda görerek yakın mesafeden takibe başlarlar. Türkiye topraklarını umursuzca taciz eden düşman İsrail uçaklarına kilitlenen Türk pilotlara Albay A. K., kayıtlara geçen telsiz konuşmasında “ateş tutuk, bak tekrar ediyorum ateş tutuk” diyerek bir türlü “vur” emri vermez. İlk pozisyonda bekledikleri vur emri gelmeyen Türk savaş uçakları, avantajlı pozisyonlarını kaybedenince İsrail savaş uçakları havada üstünlüğü ele geçirir ve uçaklarımıza kilit atarlar (telsiz konuşmasında spike almak şeklinde tarif ediliyor). Bir yandan da uçaklarımızın radarlarını karıştırarak yerlerini gizlemeye çalışırlar. Havada uzun süre bekleyen uçaklarımız, yakıtları bitince İncirlik’ten havalanan Asena adlı tanker uçaktan yakıt ikmali yapmaya yönelirler. Bu nedenle Diyarbakır 8. Hava Üssünden iki Türk F-16’sı daha havalanır. Bu esnada İsrail savaş uçakları tanker uçağımız Asena’yı tacize başlarlar. Bütün bunlar olup biterken Diyarbakır’daki komutan, sessizce olan biteni izler; belli ki aslanları çakallara boğdurmak hesabındadır.
Korgeneral V.A.’nın ihanetleri sadece bu olayla mı sınırlı? Hayır…
Tarih: 9 Eylül 2011
Saat: Takribi 01:00-05:00 arası
Yer: Kurtnasırtepe semaları
Olay: Hatay’da bulunan Kurtnasırtepe Radarı ve HAWK bataryası üzerinde İsrail’in istihbarat ve keşif amaçlı görüntü alan insansız hava aracına (Heron) müdahale edilmemesi.
Belirtilen yer ve saatte düşman ülke İsrail casus uçağı, Kurtnasırtepe Radarından, HAWK Radarından, KMS (kaideye monteli Stinger hava savunma sistemi) sistemlerinden tespit edilmiş ve askeri personel tarafından çıplak gözle müşahede edilmiştir. Heron, 4 saat boyunca Türk askeri bölgelerinin kaydını gerçekleştirmiştir. HAWK füzeleri casus uçağına kilit atmasına rağmen Korgeneral V.A.’dan beklenen “vur” emri bir türlü gelmemiştir.
Bütün bu ihanetler, kamuoyuna sadece basit birer “sınır ihlali” olarak aktarılmıştır. Görüldüğü üzere Türkiye semaları, gayriresmî olarak İsrail savaş uçaklarının eğitim sahası hâline getirilmiştir ve söz konusu İsrail uçakları Türk Ordusu’nun unsurlarını şımarıkça taciz etmektedir.
İhaneti belgeledikten sonra insanın aklına ister istemez bazı sorular geliyor:
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Hava Kuvvetleri Komutanlığımızın algısına göre İsrail’in sömürgesi midir?
Yukarıda anlattığım ihanetlerin faillerine ne ceza verilmiştir?
Hava savunma sistemimizin, 15 Temmuz gecesinde de acınacak durumda olduğu görülmüştür. Yunanistan gibi ülkeleri Türkiye’ye karşı cesaretlendiren bu yetersizlik midir yoksa emir-komuta zincirindeki FETÖ gibi potansiyel ihanet şebekesi midir?
S-400 Hava savunma sistemini aldığımızda, “vur” emri vermekle yetkili komutan, gerektiğinde “vur” emri vermezse o S-400 füzeleri neye yarayacak?
Malatya Kürecik’teki hava savunma sistemini Amerikalılar kontrol ederken gerçekte korunan tarafın Türkiye değil de İsrail olduğunu göremeyenler hâlâ var mıdır?
Sorulacak çok soru var ama hepsinden önce yetkililerin sorularımızı cevaplamaya bir yerden başlaması gerekiyor. Yürek ferahlatan pembe tablolar görmek değil, işin aslı neyse onu bilmek istiyoruz. Bilelim ki ona göre hazırlık yapalım. Bu millet çok değil, üç sene önce bizatihi inisiyatif alarak sokağa döküldü ve kendini tankların önüne atarak işgali engelledi. Demek ki milletin de eline silah alması gereken durumlar olabiliyor.
Ümit ederim ki bu güzide milleti üzecek kötü olasılıklar hiçbir zaman gerçeğe dönüşmez. Yoksa hâlimiz haraptır.